okumak

Okumak?

Bu haftanın yazısı dış ticaret ile ilgili değil. Baştan söyleyeyim ki yazıda da belirtildiği üzere telafisi olmayan kaynak olan zamanınızı çalmayayım. Bu haftaki yazıyı yine yaşadığım bir olay üzerine yazmaya karar verdim.

Geçtiğimiz haftalarda danışmanlık için görüşme talep eden bir firmayı ziyaret ettim. Yaptığı işi ve detayları öğrenmeye çalıştım. Birkaç gün sonrasında da firmanın talep ettiği hizmet için teklifi e-posta ile gönderdim. Gönderdiğim e-posta mesajında birkaç detay üzerinde tekrar görüşebileceğimizi, rakamlar konusunda pazarlık yapabileceğimizi belirttim. Bir süre sonra teklif hakkında tekrar görüştük. Firma, teklif şartlarının uymadığını belirtti. Ben de uymayan noktaları öğrenmek istedim. Talep edilen bütçenin kendileri için yüksek olduğunu belirtti. Anladım ki e-posta mesajında belirtilen pazarlık yapılabileceği ve bazı detaylar üzerinde tekrar görüşebileceğimiz hususu okunmamış/atlanmış/anlaşılmamış. Firma sayesinde uzun zamandır ara verdiğim yazılara tekrar başlamış oldum. 🙂

Bu duruma farklı durumlarda rastlamış olsam da genelleme yapmamaya çalışırım. Zira genelleme hem işin kolayına kaçmak hem de herkesi aynı kefeye koymak gibi oluyor. Geçtiğimiz günlerde yaşadığım örnekte de olduğu gibi maalesef toplumda birçok kişi okumayı tercih etmiyor. Okumak yerine kısaca göz gezdiriyor. Okumak yerine görsellere bakmayı tercih ediyor. Peki, neden birçok kişi böyle yapıyor sizce?

Okumak Beyni Zorluyor


Biraz komik ve saçma bir durum belki ama artık beynimizi daha az kullanmaya çalışıyoruz. Otomatik pilota alarak yapmaya alışmışız birçok eylemi. Farklı durumlarda mavi ekran hatası veriyor beynimiz. Bu nedenle beynimizi çalıştırarak okumak yerine fotoğraflara bakmayı tercih ediyoruz. Yazının tamamını okumak yerine hap şeklinde ana fikrini anlamayı istiyoruz hatta biri bize bunu anlatsın istiyoruz. Bu nedenle Youtube son yıllarda daha çok öne çıkmaya başladı. Aktif öğrenme yerine pasif öğrenmeyi seçiyoruz. Televizyon izlemek de benzer bir eylem. Eurodata‘nın araştırmasına göre Türkiye’de ortalama 261 dakika/gün televizyon izleniyor.

Zamanımız Değerli???

Bazı kişiler uzun yazıları okumayı tercih etmiyor. Zira onun yerine sosyal medyada zaman geçirmeyi tercih ediyorlar. Bir önceki maddeye paralel olarak sosyal medyada okumadan zaman geçirmek mümkün. Okuyup fikir paylaşılan platformlar da mevcut fakat kaç kişi, zamanının ne kadarını o platformlarda geçiriyor acaba? Birçok kişi telefon ekranını seri şekilde aşağı doğru kaydırarak beğen tuşuna basıyor ve/veya fotoğraf üzerine 2 kez tıklayarak bir sonraki fotoğrafa geçiyor. Okumaya zaman ayırmak yerine sosyal medyada zaman öldüren birçok kişi var. Zaman zaman ben de bu duruma düştüğümü itiraf etmeliyim. Telefondaki ekran kullanım menüsü ile sosyal medyada harcadığım zamanı kontrol etmeye ve azaltmaya çalışıyorum. Zira zamanımız gerçekten değerli. Telafisi olmayan tek şey zaman ve insanoğlu ne zaman öleceğini bilmeyen bir varlık. Bu saatimizi boşuna harcamış olan birisi belki de hayatının son saatini boşa harcamış oluyor. Tabi ki her saatimizi çok dolu geçirmek mümkün değil fakat yaptığımız eylemin bize ve/veya başkalarına faydalı olması manevi tatmin ve mutluluğumuz için çok önemli.

Sosyal Medya


Sosyal medya da kitap okumanın yerini alan bir platform oldu. Zamanımızın önemli bir kısmını sosyal medyada geçiriyoruz. Herkesin kullandığı sosyal medya platformları farklı olsa da hemen hepimizin günde 2-3 saatini bu platformlarda geçirdiği bir gerçek. Hiç birini kullanmadığınızı söyleseniz bile iş için Whatsapp kullanılıyor artık. Bazı yazışmalar haricinde e-posta kullanımı bile azaldı diyebiliriz.

Okuduğumuzu neden anlamadığımız konusu ise başlı başına yazı konusu. Onu da ilerleyen zamanlarda ele alırız belki.

Okumayı engelleyen, okumak yerine başka faaliyetlere zaman harcamamıza sebep olan sizce başka neler var? Yorum kısmından paylaşabilirsiniz.

Bol okumalı ve okuduğumuzu anladığımız günler diliyorum.

Ümit Osman YILMAZ

ihracateksperi.com

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
2 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Rümeysa Hilal

Kafalarımız o kadar yoğun ki.. Ev hayatı, iş hayatı, insan ilişkileri, varoluşsal sancılar vs vs. Bu gibi şeylere fazlaca kafa yormaktan asıl odaklanmamız gereken şeylere kendimizi veremiyoruz. Maalesef ki hayatın her alanını da birbirine karıştırıyoruz.. Evde ailemizle geçirmemiz gereken vakitlerden çalıp iş hayatına veriyoruz(sanki dünyayı biz kurtaracağız), arkadaşlarımızla buluştuğumuzda kafamızı telefondan kaldırmıyoruz.. Hep çok acelemiz var, hep çok meşgulüz.. Böyle olunca da her şeyde fazlasıyla üşengeç, sabırsız, agresif ve dikkatsiz olabiliyoruz. Ve benim en yakındığım şeylerden biri de aslında içimizde var olan istekleri hep ertelememiz.. (Mesela resime yeteneğim olmasına rağmen vakit bulamadığım için yapamadığım kara kalemler, yağlı boya tabloları her zaman bir hayal olarak kaldı..)

error: Content is protected !!

İhracat Eksperi Akademi Mart 2023 programı hakkında detaylı bilgi almak istiyorum.



Bültenimize abone olun!